beynimi siken matrix replikleri
Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin şeylerden bahsediyorsan, koklayabildiğin, tadabildiğin ve görebildiğin, o zaman gerçek, basitçe beynine iletilen elektronik sinyallerdir.
Bu açıklanamaz, ama hissedersin. Hayatın boyunca dünyayla ilgili bazı şeylerin yanlış olduğunu hissetmişsindir. Ne olduğunu bilmezsin, ama o oradadır; beynine saplanmış bir kıymık parçası gibi... Seni deli eder...
Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?
Matrix bir sistemdir, Neo. Bu sistem bizim düşmanımız. Ama sistemin içindeyken ne görüyorsun? İş adamları, öğretmenler, avukatlar, marangozlar. Kurtarmaya çalıştığımız insanların zihinleri. Ama biz başarana kadar, bu insanlar da sistemin bir parçası ve bu da onları düşmanlarımız yapıyor.
Şunu anlamalısın: Bu insanların çoğu serbest bırakılmaya hazır değil. Ve büyük bir kısmı o kadar içine girmişler, sisteme o kadar bağımlı hale gelmişler ki, onu korumak için savaşabilirler...
Asıl önemli olan duygunun ta kendisi. İşte evrenin doğası böyledir. Ona karşı savaşırız, onu inkar ederiz. Ama aslında yanılmadır. Bir yalandır. Gururlu görüntümüzün altında gerçek tamamen kontrol dışı olduğumuzdur. Nedensellik. Ondan asla kaçamazsınız. Sonsuza kadar onun tutsağıyız. Tek umudumuz, tek şansımız onu anlayabilmek. Nedeni anlamak. Neden, bizi onlardan neyin ayırdığı sizi de benden. Gerçek gücün kaynağını anlamak. O olmazsa, güç de olmaz.
Özgür olduğumuz için burada değiliz. Özgür olmadığımız için buradayız. Kaçmak için bir nedenimiz yok. Bunu inkar edemeyiz. Çünkü ikimiz de biliyoruz ki, amaç olmazsa biz de var olmayız. Bizi yaratan işte o amaç. Amaç bizi birleştiriyor. Amaç bizi çekiyor. Yol gösteriyor. Harekete geçiriyor. Hareketlerimizi tanımlıyor. Birbirimize bağlıyor.
Umut. İnsanın vazgeçemediği illüzyon. Aynı anda en büyük güç ve en büyük zayıflık kaynağınız.
Ajan Smith: Neden, Bay Anderson neden? Neden, neden, neden? Bunu neden yapıyorsun? Niye? Ayağa kalkmak niye? Kavga etmek niye? İnandığın şeyler için kavga ettiğini mi sanıyorsun? Sağ kalmadan öte bir şeyler için mi? Bana söyleyebilir misin, biliyor musun? Özgürlük mü? Gerçek mi? Belki de barış ya da sevgi olabilir mi? Yanılsamalar Bay Anderson, algılamada aldanmalar… Herhangi bir anlama ya da amacı olmayan bir varoluşu ümitsizce haklı göstermeye uğraşan zayıf insan zekâsının ürettiği geçici kuruntular ve bunların hepsi de Matrix kadar yapay. Zaten, sevgi gibi zavallı bir kavramı insan zekâsı icat edebilir. Bunu görebilirsin Bay Anderson, artık bunu anlaman gerek! Kazanamazsın! Kavga etmen boşuna! Neden, Bay Anderson neden? Niye inat ediyorsun?
Neo: Çünkü bu benim seçimim.
İnsan tepkileri içinde en belirgini, gerçeği reddetmektir.
Orada olduğunuzu biliyorum. Sizi hissedebiliyorum. Korktuğunuzu biliyorum. Bizden korkuyorsunuz. Değişimden korkuyorsunuz. Gelecekte ne olacağını bilmiyorum. Size nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Nasıl başlayacağını söylemek için geldim. Telefonu kapatacağım. Ve sonra bu insanlara, sizin, onların görmesini istemediğiniz şeyi göstereceğim. Onlara bir dünya göstereceğim sizin olmadığınız bir dünya. Kuralların, kontrolün, sınırların ve sınırlamaların olmadığı bir dünya. Her şeyin olabileceği bir dünya. Buradan nereye gideceğinizi size bırakıyorum.
+gözlerim neden acıyor?
-çünkü daha önce hiç kullanmadın
Simülasyon sürecinin yalıtılmasını imkânsızlaştıran şey, ortalıkta gerçekten başka bir şey göremeyen; gerçekten başka bir şey düşünemeyen bir düzenin varlığıdır
Aslında kaşık yok, bükülen zihnin